YAĞMUR
Gün
boyunca damlalarıyla etrafımızda belli belirsiz ıslaklık yaratmaktan
öteye geçemeyen yağmur toplantımızdan yarım saat önce nihayet, aradığı
gücü bulabilmişti. Arabamı garajdan çıkarıp da yolda Farukgiller
konağına doğru sürmeye başladığımda ilkokul çağlarımda yağmurlu günlerde
Yıldırım Kemal Bey ilkokuluna yürüyüşümü hatırladım. Kısa bir yol
değildi o. Coğunlukla yokuşlu yollardan ve beton ile tabaka taşların
birbirine tutturularak örüldüğü geniş basamaklı merdivenlerden
oluşuyordu bu yol. Izmir’in yağmuru çoğunlukla şiddetli sağanak şeklinde
olduğundan bu yokuşlu merdivenlerden akan suların oluşturduğu küçük
şelalelerin arasından kendimi sakınarak ve biraz da oyalana oyalana
yavaş adımlarımla geçip giderdim. Bu sular bütün şiddeti ile
sokaklardaki parke taşların aralarında yolunu bulduktan sonra üstleri
ağır ve kalın ızgara demirlerle kaplanmış lağım kanallarına akardı.
En Son Yayinlananlar
19 Haziran 2009 CumaBric Gecesi
Posted by Unknown
Posted on 6/19/2009 11:43:00 am
with No comments
MASALAR ve HATIRALAR
Çocukluğuma dair hatıralarımın zihnimde oluşturduğu fotoğraf albümlerinden ilki
Diyarbakır'da geçirdiğimiz yıllara ve bir daha dönmemek üzere oradan ayrıldıktan
sonra uzun bir tren yolculuğu sonunda Izmir'de Basmane garına varışımıza
aitdir.
Diyarbakır bende hiç silinmeyen görüntüler bıraktı. Oturduğumuz apartman,
askeri hava üssünde görevli askerlere tahsis edilmiş olan lojmanlardan biriydi.
Dairenin bir odası ramazan aylarında iftarın başlayış anını duyuran kuru sıkı
topların atıldığı bir tepeye bakıyordu. Odada duvarın yanında kapıdan girerken
sol tarafa düşen yerde bir sandık dururdu. O yıllarda ilkokula başlamış olan
benden altı yaş büyük ağbimle birlikte o sandığın üstüne çıkar ve boyumuzun
elverdiği kadarıyla elde edebildiğimiz bir görme açısından ramazan topunun
ateşlendiği anı yakalamaya çalışırdık. Bugün bile gözlerimin önündedir o top
namlusundan çıkan isli ve parça parça olmuş bez yığınlarının havada ucuşmaları.
Bu an, her ikimize de çok heyecan verir ve asker bir ailenin çocuklari olarak,
askerlerle dolu bir şehirde, büyükler için sıradan bir şeymiş gibi görülen bu
top atışını ben oyunlarımın bir parçası haline getirir ve başlattığım askeri
bir saldırının işareti sayardım.
12 Haziran 2009 CumaBric Gecesi
Posted by Unknown
Posted on 6/12/2009 03:49:00 pm
with No comments
TOPLANTISINA KATILAMADIĞIM CUMABRiÇ GECESiNiN HiKAYESi
Geçtiğimiz Mayıs ayın'ın 28nci günü, benim Avustralya'ya gelişimin yirminci yılına işaret ediyordu.
26 Mayıs 1989’da, gece yarısından az önce, Istanbul'dan ayrılmış ve 28 Mayıs sabahı Avustralya'da Brisbane havaalanına inmiştim.
Bana
Türkiye'den çok uzaklara değil, ama dünyanın ta öbür ucuna uçtuğum
hissini verdiren bu uzun uçak yolculuğumda zamanımı, habersizce akıp
giden ilk bir-iki saatin ardından, renkli renkli çeşitli dergileri ve
yabancı gazeteleri okuyarak,
rahatlıkla ayaklarımı uzatıp içine gömüldüğüm koltukta, gözümü kırpmadan
loş ışıklar altında saatlerce kulaklığımdan gelen müzik ve haber
yayınlarını dinleyerek, arasıra pencereden baktığımda, denk gelirse,
kilometrelerce altımızda, birden kendini belli eden ve asla bilmediğim,
belki de hiç bilemeyeceğim şehirlerin binlerce yıldızı andıran
ışıklarına, herbiri yavaş yavaş, eriyip yok oldukları ana kadar uzun
uzun gözlerimi dikerek, Melanie Griffit ve Harrison Ford'un rol
aldıkları "Working Girl" filmini, o uçağın içinde "first class" ın
bulunduğu bölümü bizimkinden ayıran duvarın üstüne monte edilmiş geniş
sinema ekranında bir değil, iki kere seyrederek,
29 Mayis 2009 CumaBric Gecesi
Posted by Unknown
Posted on 5/29/2009 03:52:00 pm
with No comments
Beni bende demen, ben bende değülem,
Bir acayip kafa karışıklığı vardır bende, benden içerü
Bir acayip kafa karışıklığı vardır bende, benden içerü
Bu
haftanın hikayesinde kendimi kısa metrajlı filmde görür gibiyim.
Filmde şimdiki ve geçmiş anı, gelecek zamanda yaşıyorum. Yaşadıklarımı
anlatırken, yarından bugüne bakıyorum.
Brisbane’dan kilometrelerce uzakta, Lismore şehrine doğru yol alıyorum.
öğle saatleri, ofisden ayrılalı 1 saati bulmuş . Kurşun koyusu
bulutların, yağmur damlalarını tıpkı birer kırbaç darbeleri gibi
camlarına indirdiği arabamda, 120 kilometre hızla gitmenin tadına
erişiyorum. Dört şeritli otobanda, saatlerce böyle sürüyorum arabamı.
Düşünmekle, seyretmek arasında zikzaklar çiziyorum.
Yolum uzun ve bitmesin istiyorum. Asfaltın arsızca, ikiye
ayırdığı yeşil koruluğun iki ucundaki agaçlar, sanki tekrar birbirlerine
kavuşmak ister gibi, üzerimden taşarcasına, dallarını savurup
duruyorlar. Arasıra, rüzgarda uçuşan yapraklar, yunus balıkları gibi
önümde benimle yarışa tutuşuyorlar.
15 Mayis 2009 CumaBric Gecesi
Posted by Unknown
Posted on 5/15/2009 03:55:00 pm
with No comments
Benim adım Barramundi
Hani bir önceki hikayenin sonuna doğru söylemiştim ya, gelecek sefere balık ve rakı ziyafeti çekmek için sözleştiğimizi...
işte bu akşam aynen o sözü hayata geçirmenin doyumsuz neşesini yaşadık
tam kadro olarak hep birlikte.
önce herhalde balıkçıdan başlamam gerekir bu hikayemize.
Adama dedim ki:
"Bana oyle bir balık ver ki, bu 14 kişilik bir balık olacak.
Akşamın
8'inden sabahın 3'une kadar sohbet edilip, içkili ve yemekli bir
toplantı yapılacak.
Balık hemen bitmesin haa, çünkü oynamaktan yorulan,
yeniden sofraya oturacak".
Adam şöyle bir bana baktı, sonra da sordu;
"Diğerleri de senin ebatlarda mı"?
Ben de cevap verdim:
"Evet, aynen öyledirler, çoluk çocuk değil, hepsi, aslan sütüyle beslenmisler".
Türkiye, Dünya ve Kurulmakta Olan Yeni Dengeler
Posted by Unknown
Posted on 5/04/2009 03:45:00 pm
with No comments
Son günlerde Mahir Kaynak'in, Türkiye ve dünyada oluşan ekonomik ve politik
gelişmeleri konu alan değerlendirmelerini okuma firsatım oldu. Yaklaşık 20 ayrı
makalesini okudum.
Bu yazılar çoğunlukla, dünyadaki ekonomik krizin yarattığı sonuçlar, dünyada oluşan yeni dengeler, Türkiye'nin AB ile olan ilişkileri, OrtoDoğu'da beliren yeni oluşumlar, yine Türkiye'de AKP ile başlayan geçiş döneminin yerleşik ekonomik dengelere yaptığı etkiler ve Ergenekon soruşturmaları gibi konular üzerine yazılmiş analizlerdi.
Mahir Kaynak boşa laf eden bir araştırmacı değil. Bunu yazılarında açık olarak görüyorsunuz. Gereksiz ayrıntılar üzerinde yoğunlaşmadan, doğrudan kuş bakişı yaparak olayların arkasında yatan 'Big Picture' i görmeyi amaçlıyor. Bu amaçla ortaya sürdüğü analizler kendine has, başka yazarların sütunlarında görmediğiniz türden. Analizlerini bir kenara atıp görmezden, duymazdan gelemezsiniz. Zaten kendisi eski bir MIT çalısanı olduğu için yaptığı analizleri profesyonel bir yaklaşımla ve titizlikle ortaya sürdüğüne inaniyorum.
Bu yazılar çoğunlukla, dünyadaki ekonomik krizin yarattığı sonuçlar, dünyada oluşan yeni dengeler, Türkiye'nin AB ile olan ilişkileri, OrtoDoğu'da beliren yeni oluşumlar, yine Türkiye'de AKP ile başlayan geçiş döneminin yerleşik ekonomik dengelere yaptığı etkiler ve Ergenekon soruşturmaları gibi konular üzerine yazılmiş analizlerdi.
Mahir Kaynak boşa laf eden bir araştırmacı değil. Bunu yazılarında açık olarak görüyorsunuz. Gereksiz ayrıntılar üzerinde yoğunlaşmadan, doğrudan kuş bakişı yaparak olayların arkasında yatan 'Big Picture' i görmeyi amaçlıyor. Bu amaçla ortaya sürdüğü analizler kendine has, başka yazarların sütunlarında görmediğiniz türden. Analizlerini bir kenara atıp görmezden, duymazdan gelemezsiniz. Zaten kendisi eski bir MIT çalısanı olduğu için yaptığı analizleri profesyonel bir yaklaşımla ve titizlikle ortaya sürdüğüne inaniyorum.
1 Mayis 2009 CumaBric Gecesi
Posted by Unknown
Posted on 5/01/2009 04:05:00 pm
with No comments
KESTANE KEBAB YEMESi SEVAP...! | |||
|
Yanlış Cumhuriyet Kitabına Eleştiriler
Posted by Unknown
Posted on 4/24/2009 02:49:00 pm
with No comments
Bilenler bilir. CumaBriç bir fikir platformudur. Hepimiz Cuma akşamlari bir
araya geldiğimizde, çoğunlukla memleket ve dünya meselelerini ele alır ve onlar
hakkında yorumlar yaparız, fikirlerimizi birbirimizle paylaşırız. Güzel olur bu
tartışmalar. çünkü hemen hepimizin kendine ait görüş ve inançları vardır.
Ilginçtir ki, bu tartışmalarda, çoğunlukla, bireysel olarak doğruluğuna
inandığımız, tarihsel ve güncel olayların, başka bir açıdan ele alinabilmesine
şahit oluruz. Sağlam temellere baştıklari sürece, olayların diğer boyutlarını da
görme imkanına kavuşuruz. Ayrıca, konularla ilgili, önemsiz olması gereken
noktalara, saplantı halinde dört elle sarılma alışkanlığımızı da sorgulattırır
bize bu tartışmalar. Yani, adım adım doğru olana doğru akıp giden bir beyin
egsersizleridir yaptıklarımız. Bu sayade ufkumuz açılır ve olayları yeniden
değerlendirme ihtiyacını görürüz. Bu bir düşünsel alt-üst oluştur fakat, olması
gerekendir. Insanın yanlışlarını kabüllenmesi zordur. Fakat bu, en azından benim
için Orhan Pamuk’un Yeni Hayat romanında ‘Bir kitap okudum, bütün hayatım
değişti’ demesi kadar dramatiktir.
Bazen bu tartışmalarımızı, Cuma akşamlarına sığmaz, devamını ertesi sabahlarda ve günlerde birbirimize gönderdigimiz email’ler ile devam ettiririz.
Hangi konuları tartıştığımız, bu sitenin toplantılarına göz atip okuyanlar görecektir. Tartışmaların sınırı yoktur. Insanı ilgilendiren her konu bizim tartışma sahamızdır.
Bazen bu tartışmalarımızı, Cuma akşamlarına sığmaz, devamını ertesi sabahlarda ve günlerde birbirimize gönderdigimiz email’ler ile devam ettiririz.
Hangi konuları tartıştığımız, bu sitenin toplantılarına göz atip okuyanlar görecektir. Tartışmaların sınırı yoktur. Insanı ilgilendiren her konu bizim tartışma sahamızdır.
17 Nisan 2009 CumaBric Gecesi
Posted by Unknown
Posted on 4/17/2009 04:27:00 pm
with No comments
KEYiFLER YiNE CAKIR |
Geçmişteki
Kasım 2005 ve Haziran 2007 açılımlarından sonra şimdi de Nisan 2009'da,
yeniden sanal dünyanın 'Tıkla'malarına katkı sağlıyoruz.... CumaBriç'in
bu 3'ncü dalgası vatana ve millete hayırlı olsun..!
Ne mutlu CumaBriç üyelerine ve onları destekleyen hayranlarına..!
18 Nisan 2009 sabahının erken saatlerinde daha güneş doğmamışken Web
sitemiz kapısını tüm dünyaya açarak yeni bir ışığın kaynağı olarak
varlığını ortaya koymuştur.
O ışık, şiarımız olan "Akıl ve Gönül Birliği"'nin gücünden başka birşey
değildir.
Bu yeni sitemizle birlikte, Google aramalarında yeniden
varız, alışılmış adresimizin dışında yeni bir adresle bu vicdani
göreve soyunduk; www.cumabric.com... Elbette bize yakışan bir adres bu.
Oldu mu dot COM olacak aşağışı kurtarmaz. Aynen az ve öz, hem de keskin
ve ince... Karadelik gibi valla... Yanina yaklaşip da tıklayanı hemen
girdabına alan bir site bu... Bir kere tıkladın mı, kurtulamazsın...
Bütün hikayeleri okumak için kendini bir odaya kapatırsın. Zaman içinde
hoş bir yolculuğa çıkarsın, içinde huzur ve rahatlık oluşur... Bilge'lik
kazanırsın. Biz de bunu bildiğimiz için elimizdeki imkanlari ortaya
döküyoruz ve 'Ya Bismillah' diyerek sosyal bir
hizmeti huzurunuza getiriyoruz.
|
Türkiye'de Tarım
Posted by Unknown
Posted on 4/06/2009 03:12:00 pm
with No comments
6 üründe dünya birincisiyiz! - Nokta Dergisi
MÜSİAD Konya Şubesi tarafından yapılan "Türkiye'de Tarım" konulu araştırmaya göre, Türkiye içinde bulunduğu coğrafyada, sayılı birkaç ürün dışında bütün tarımsal ürünlerin yetiştirebildiği nadir ülkelerin başında geliyor.
160'ın üzerinde bitki familyası, 120'den fazla bitki cinsi, 9 binin üzerinde bitki türü ve yaklaşık 3 bin endemik bitkinin bulunduğu Türkiye, gerçekte 500 milyar dolar olan tarım potansiyelinin, yeterli ve sürekli tarımsal politikalarının olmaması nedeniyle oldukça azını kullanıyor.
Nüfusunun yüzde 11.2'si tarım sektöründe çalışan Türkiye, yıllık ortalama üretimiyle fındık (350 bin ton), incir (275 bin ton), kayısı (320 bin ton), kiraz (245 bin ton), ayva (80 bin ton) ve narda (73 bin ton) dünyada ilk sırada bulunuyor. Yılda 650 bin tonluk üretimiyle nohutta, 1 milyon 750 bin tonla salatalıkta ve 4 milyon tonla karpuzda dünya ikincisi konumunda bulunan Türkiye, domates, mercimek, patlıcan ve yeşil biberde de üçüncü sırada yer alıyor.
MÜSİAD Konya Şubesi tarafından yapılan "Türkiye'de Tarım" konulu araştırmaya göre, Türkiye içinde bulunduğu coğrafyada, sayılı birkaç ürün dışında bütün tarımsal ürünlerin yetiştirebildiği nadir ülkelerin başında geliyor.
160'ın üzerinde bitki familyası, 120'den fazla bitki cinsi, 9 binin üzerinde bitki türü ve yaklaşık 3 bin endemik bitkinin bulunduğu Türkiye, gerçekte 500 milyar dolar olan tarım potansiyelinin, yeterli ve sürekli tarımsal politikalarının olmaması nedeniyle oldukça azını kullanıyor.
Nüfusunun yüzde 11.2'si tarım sektöründe çalışan Türkiye, yıllık ortalama üretimiyle fındık (350 bin ton), incir (275 bin ton), kayısı (320 bin ton), kiraz (245 bin ton), ayva (80 bin ton) ve narda (73 bin ton) dünyada ilk sırada bulunuyor. Yılda 650 bin tonluk üretimiyle nohutta, 1 milyon 750 bin tonla salatalıkta ve 4 milyon tonla karpuzda dünya ikincisi konumunda bulunan Türkiye, domates, mercimek, patlıcan ve yeşil biberde de üçüncü sırada yer alıyor.
Halim
3 Nisan 2009 CumaBric Gecesi
Posted by Unknown
Posted on 4/03/2009 04:36:00 pm
with No comments
iZNiNiZLE EFENDiM, BiZ SiMDi AZICIK yemek YiYECEGiZ..!
Maalesef bu toplantının hikayesi yoktur. Fakat resimler yazinin devaminda yer almaktadir.
Lütfen özürlerimizi kabul ediniz...
CumaBriç Editörü
Uy anamlar.. Kuzu eti kuzu eti olalı...
Boyle tandır görmedi..
Sibel Hanim'in Aciklamalari
Posted by Unknown
Posted on 3/25/2009 03:04:00 pm
with No comments
Bu pek komplo teorisine benzemiyor.
Dun gece ogrendigim ve bana cok ilginc gelen bir hikayeyi sizlerle paylasmak istedim.
Dun gece SBS televizyon kanalinda (Avustralya'daki iki devlet televizyon kanalindan biri), Fransiz yapimi "Kill the Messenger" diye bir belgesel seyrettim. ABDde yasayan Turk asilli Sibel Edmonds adli bir kadinin basina gelenleri anlatiyordu. Belgesel Fransa'da Eylul 2006'da yapilmis. O sirada ben Istanbul'da idim ama Turkiye'ye hic yansimadi ya da ben duymadim.
Belgeselde anlatildigina gore, Sibel Hanim Azeri asilli ama Turkiye'de yasamis ve sonra ABD'ye goc etmis ve orda evlenmis bir Turk. Turkce, Acemce ve Ingilizceyi cok iyi konustugu icin FBI 'da cevirmen olarak is bulmasi zor olmuyor.