En Son Yayinlananlar

26 Haziran 2009 CumaBric Gecesi

YAĞMUR

Gün boyunca damlalarıyla etrafımızda belli belirsiz ıslaklık yaratmaktan öteye geçemeyen yağmur toplantımızdan yarım saat önce nihayet, aradığı gücü bulabilmişti. Arabamı garajdan çıkarıp da yolda Farukgiller konağına doğru sürmeye başladığımda ilkokul çağlarımda yağmurlu günlerde Yıldırım Kemal Bey ilkokuluna yürüyüşümü hatırladım. Kısa bir yol değildi o. Coğunlukla yokuşlu yollardan ve beton ile tabaka taşların birbirine tutturularak örüldüğü geniş basamaklı merdivenlerden oluşuyordu bu yol. Izmir’in yağmuru çoğunlukla şiddetli sağanak şeklinde olduğundan bu yokuşlu merdivenlerden akan suların oluşturduğu küçük şelalelerin arasından kendimi sakınarak ve biraz da oyalana oyalana yavaş adımlarımla geçip giderdim. Bu sular bütün şiddeti ile sokaklardaki parke taşların aralarında yolunu bulduktan sonra üstleri ağır ve kalın ızgara demirlerle kaplanmış lağım kanallarına akardı.


19 Haziran 2009 CumaBric Gecesi


MASALAR ve HATIRALAR

Çocukluğuma dair hatıralarımın zihnimde oluşturduğu fotoğraf albümlerinden ilki Diyarbakır'da geçirdiğimiz yıllara ve bir daha dönmemek üzere oradan ayrıldıktan sonra uzun bir tren yolculuğu sonunda Izmir'de Basmane garına varışımıza aitdir.

Diyarbakır bende hiç silinmeyen görüntüler bıraktı. Oturduğumuz apartman, askeri hava üssünde görevli askerlere tahsis edilmiş olan lojmanlardan biriydi. Dairenin bir odası ramazan aylarında iftarın başlayış anını duyuran kuru sıkı topların atıldığı bir tepeye bakıyordu. Odada duvarın yanında kapıdan girerken sol tarafa düşen yerde bir sandık dururdu. O yıllarda ilkokula başlamış olan benden altı yaş büyük ağbimle birlikte o sandığın üstüne çıkar ve boyumuzun elverdiği kadarıyla elde edebildiğimiz bir görme açısından ramazan topunun ateşlendiği anı yakalamaya çalışırdık. Bugün bile gözlerimin önündedir o top namlusundan çıkan isli ve parça parça olmuş bez yığınlarının havada ucuşmaları. Bu an, her ikimize de çok heyecan verir ve asker bir ailenin çocuklari olarak, askerlerle dolu bir şehirde, büyükler için sıradan bir şeymiş gibi görülen bu top atışını ben oyunlarımın bir parçası haline getirir ve başlattığım askeri bir saldırının işareti sayardım.

12 Haziran 2009 CumaBric Gecesi

TOPLANTISINA KATILAMADIĞIM CUMABRiÇ GECESiNiN HiKAYESi

Geçtiğimiz Mayıs ayın'ın 28nci günü, benim Avustralya'ya gelişimin yirminci yılına işaret ediyordu.

26 Mayıs 1989’da, gece yarısından az önce, Istanbul'dan ayrılmış ve 28 Mayıs sabahı Avustralya'da Brisbane havaalanına inmiştim.

Bana Türkiye'den çok uzaklara değil, ama dünyanın ta öbür ucuna uçtuğum hissini verdiren bu uzun uçak yolculuğumda zamanımı, habersizce akıp giden ilk bir-iki saatin ardından, renkli renkli çeşitli dergileri ve yabancı gazeteleri okuyarak, rahatlıkla ayaklarımı uzatıp içine gömüldüğüm koltukta, gözümü kırpmadan loş ışıklar altında saatlerce kulaklığımdan gelen müzik ve haber yayınlarını dinleyerek, arasıra pencereden baktığımda, denk gelirse, kilometrelerce altımızda, birden kendini belli eden ve asla bilmediğim, belki de hiç bilemeyeceğim şehirlerin binlerce yıldızı andıran ışıklarına, herbiri yavaş yavaş, eriyip yok oldukları ana kadar uzun uzun gözlerimi dikerek, Melanie Griffit ve Harrison Ford'un rol aldıkları "Working Girl" filmini, o uçağın içinde "first class" ın bulunduğu bölümü bizimkinden ayıran duvarın üstüne monte edilmiş geniş sinema ekranında bir değil, iki kere seyrederek, 

29 Mayis 2009 CumaBric Gecesi

Beni bende demen, ben bende değülem,
Bir acayip kafa karışıklığı vardır bende, benden içerü


Bu haftanın hikayesinde kendimi kısa metrajlı filmde görür gibiyim. Filmde şimdiki ve geçmiş anı, gelecek zamanda yaşıyorum. Yaşadıklarımı anlatırken, yarından bugüne bakıyorum.

Brisbane’dan kilometrelerce uzakta, Lismore şehrine doğru yol alıyorum. öğle saatleri, ofisden ayrılalı 1 saati bulmuş . Kurşun koyusu bulutların, yağmur damlalarını tıpkı birer kırbaç darbeleri gibi camlarına indirdiği arabamda, 120 kilometre hızla gitmenin tadına erişiyorum. Dört şeritli otobanda, saatlerce böyle sürüyorum arabamı. Düşünmekle, seyretmek arasında zikzaklar çiziyorum.

Yolum uzun ve bitmesin istiyorum. Asfaltın arsızca, ikiye ayırdığı yeşil koruluğun iki ucundaki agaçlar, sanki tekrar birbirlerine kavuşmak ister gibi, üzerimden taşarcasına, dallarını savurup duruyorlar. Arasıra, rüzgarda uçuşan yapraklar, yunus balıkları gibi önümde benimle yarışa tutuşuyorlar.

15 Mayis 2009 CumaBric Gecesi

Benim adım Barramundi

Hani bir önceki hikayenin sonuna doğru söylemiştim ya, gelecek sefere balık ve rakı ziyafeti çekmek için sözleştiğimizi...
 işte bu akşam aynen o sözü hayata geçirmenin doyumsuz neşesini yaşadık tam kadro olarak hep birlikte.

önce herhalde balıkçıdan başlamam gerekir bu hikayemize.
Adama dedim ki:
"Bana oyle bir balık ver ki, bu 14 kişilik bir balık olacak.
Akşamın 8'inden sabahın 3'une kadar sohbet edilip, içkili ve yemekli bir toplantı yapılacak.
Balık hemen bitmesin haa, çünkü oynamaktan yorulan, yeniden sofraya oturacak".

Adam şöyle bir bana baktı, sonra da sordu;
"Diğerleri de senin ebatlarda mı"?

Ben de cevap verdim:
"Evet, aynen öyledirler, çoluk çocuk değil, hepsi, aslan sütüyle beslenmisler".

Türkiye, Dünya ve Kurulmakta Olan Yeni Dengeler

Son günlerde Mahir Kaynak'in, Türkiye ve dünyada oluşan ekonomik ve politik gelişmeleri konu alan değerlendirmelerini okuma firsatım oldu. Yaklaşık 20 ayrı makalesini okudum.

Bu yazılar çoğunlukla, dünyadaki ekonomik krizin yarattığı sonuçlar, dünyada oluşan yeni dengeler, Türkiye'nin AB ile olan ilişkileri, OrtoDoğu'da beliren yeni oluşumlar, yine Türkiye'de AKP ile başlayan geçiş döneminin yerleşik ekonomik dengelere yaptığı etkiler ve Ergenekon soruşturmaları gibi konular üzerine yazılmiş analizlerdi.

Mahir Kaynak boşa laf eden bir araştırmacı değil. Bunu yazılarında açık olarak görüyorsunuz. Gereksiz ayrıntılar üzerinde yoğunlaşmadan, doğrudan kuş bakişı yaparak olayların arkasında yatan 'Big Picture' i görmeyi amaçlıyor. Bu amaçla ortaya sürdüğü analizler kendine has, başka yazarların sütunlarında görmediğiniz türden. Analizlerini bir kenara atıp görmezden, duymazdan gelemezsiniz. Zaten kendisi eski bir MIT çalısanı olduğu için yaptığı analizleri profesyonel bir yaklaşımla ve titizlikle ortaya sürdüğüne inaniyorum.

1 Mayis 2009 CumaBric Gecesi

KESTANE KEBAB YEMESi SEVAP...!

   

O gece Briç toplantımıza canım sıkılarak gittim aslında. önce hikayemi dinleyin, sonra bana hak verin, neden böyle dediğimi de bilginize arzedeyim.

Yahu bu memlekette işini bilen bir tek berber yok. Bugüne kadar, Avustralya'nın berberlerinden çektiğimi bir ben bilirim. (bu konuda anılarımı topluyorum, 400 berber'e saçımı kestirdikten sonra bir kitap yazacağım).

Avustralya'nın kültürel geleneğinde koyun kırpma önemli bir yer tuttuğu için olsa gerek, berberlik mesleğini de, elektrikli kıl kesme aletinin insanlar üzerindeki uygulaması olarak gorüyorlar. Hangi berbere gittiysem, koltuga güzelce kurulup, derdimi bir güzel anlatmaya kalkarımki, saniyesinde laf ağzıma tıkanır. Hemen anında, ben diyeyim iki, siz deyin üç numaraya ayarlanmış kırpma makinası tepemde vızıldamaya başlar.
Yahu, durun... N'oluyor... Daha söyleyeceğim bitmedi, halbuki ben saçımın kenarlarda makasla hafif şekilde düzeltilmesi... şey... yani... Pardon, hoop... Birader... [..] Yook kardeşim..! Boşuna nefes tüketme, kim seni dinliyor ki... Anlatmaya çalıştığının bir değeri mi var sanıyorsun... Adam sağ kenarı çoktan söktü attı bile...

Yanlış Cumhuriyet Kitabına Eleştiriler

Bilenler bilir. CumaBriç bir fikir platformudur. Hepimiz Cuma akşamlari bir araya geldiğimizde, çoğunlukla memleket ve dünya meselelerini ele alır ve onlar hakkında yorumlar yaparız, fikirlerimizi birbirimizle paylaşırız. Güzel olur bu tartışmalar. çünkü hemen hepimizin kendine ait görüş ve inançları vardır. Ilginçtir ki, bu tartışmalarda, çoğunlukla, bireysel olarak doğruluğuna inandığımız, tarihsel ve güncel olayların, başka bir açıdan ele alinabilmesine şahit oluruz. Sağlam temellere baştıklari sürece, olayların diğer boyutlarını da görme imkanına kavuşuruz. Ayrıca, konularla ilgili, önemsiz olması gereken noktalara, saplantı halinde dört elle sarılma alışkanlığımızı da sorgulattırır bize bu tartışmalar. Yani, adım adım doğru olana doğru akıp giden bir beyin egsersizleridir yaptıklarımız. Bu sayade ufkumuz açılır ve olayları yeniden değerlendirme ihtiyacını görürüz. Bu bir düşünsel alt-üst oluştur fakat, olması gerekendir. Insanın yanlışlarını kabüllenmesi zordur. Fakat bu, en azından benim için Orhan Pamuk’un Yeni Hayat romanında ‘Bir kitap okudum, bütün hayatım değişti’ demesi kadar dramatiktir.

Bazen bu tartışmalarımızı, Cuma akşamlarına sığmaz, devamını ertesi sabahlarda ve günlerde birbirimize gönderdigimiz email’ler ile devam ettiririz.

Hangi konuları tartıştığımız, bu sitenin toplantılarına göz atip okuyanlar görecektir. Tartışmaların sınırı yoktur. Insanı ilgilendiren her konu bizim tartışma sahamızdır.

17 Nisan 2009 CumaBric Gecesi

Geçmişteki Kasım 2005 ve Haziran 2007 açılımlarından sonra şimdi de Nisan 2009'da, yeniden sanal dünyanın 'Tıkla'malarına katkı sağlıyoruz.... CumaBriç'in bu 3'ncü dalgası vatana ve millete hayırlı olsun..!

Ne mutlu CumaBriç üyelerine ve onları destekleyen hayranlarına..!

18 Nisan 2009 sabahının erken saatlerinde daha güneş doğmamışken Web sitemiz kapısını tüm dünyaya açarak yeni bir ışığın kaynağı olarak varlığını ortaya koymuştur. O ışık, şiarımız olan "Akıl ve Gönül Birliği"'nin gücünden başka birşey değildir.

Bu yeni sitemizle birlikte, Google aramalarında yeniden varız, alışılmış adresimizin dışında yeni bir adresle bu vicdani göreve soyunduk; www.cumabric.com... Elbette bize yakışan bir adres bu. Oldu mu dot COM olacak aşağışı kurtarmaz. Aynen az ve öz, hem de keskin ve ince... Karadelik gibi valla... Yanina yaklaşip da tıklayanı hemen girdabına alan bir site bu... Bir kere tıkladın mı, kurtulamazsın... Bütün hikayeleri okumak için kendini bir odaya kapatırsın. Zaman içinde hoş bir yolculuğa çıkarsın, içinde huzur ve rahatlık oluşur... Bilge'lik kazanırsın. Biz de bunu bildiğimiz için elimizdeki imkanlari ortaya döküyoruz ve 'Ya Bismillah' diyerek sosyal bir hizmeti huzurunuza getiriyoruz.

Türkiye'de Tarım

6 üründe dünya birincisiyiz! - Nokta Dergisi

MÜSİAD Konya Şubesi tarafından yapılan "Türkiye'de Tarım" konulu araştırmaya göre, Türkiye içinde bulunduğu coğrafyada, sayılı birkaç ürün dışında bütün tarımsal ürünlerin yetiştirebildiği nadir ülkelerin başında geliyor.


160'ın üzerinde bitki familyası, 120'den fazla bitki cinsi, 9 binin üzerinde bitki türü ve yaklaşık 3 bin endemik bitkinin bulunduğu Türkiye, gerçekte 500 milyar dolar olan tarım potansiyelinin, yeterli ve sürekli tarımsal politikalarının olmaması nedeniyle oldukça azını kullanıyor.

Nüfusunun yüzde 11.2'si tarım sektöründe çalışan Türkiye, yıllık ortalama üretimiyle fındık (350 bin ton), incir (275 bin ton), kayısı (320 bin ton), kiraz (245 bin ton), ayva (80 bin ton) ve narda (73 bin ton) dünyada ilk sırada bulunuyor. Yılda 650 bin tonluk üretimiyle nohutta, 1 milyon 750 bin tonla salatalıkta ve 4 milyon tonla karpuzda dünya ikincisi konumunda bulunan Türkiye, domates, mercimek, patlıcan ve yeşil biberde de üçüncü sırada yer alıyor.

Türkiye'nin, soğan ve zeytinde dördüncü, şeker pancarında beşinci, tütün, çay ve elmada altıncı, pamuk ve arpada yedinci, bademde sekizinci, buğday, çavdar ve greyfurtta dokuzuncu ve limonda onuncu olduğu belirtilen raporda, buna rağmen ciddi kazançlar sağlayan tohumluk üretiminde dışa bağımlılığın sürdüğü ve kaliteli üretimde istenilen seviyeye gelinemediği kaydediliyor.


Halim

3 Nisan 2009 CumaBric Gecesi

iZNiNiZLE EFENDiM,  BiZ SiMDi AZICIK yemek YiYECEGiZ..!

Maalesef bu toplantının hikayesi yoktur. Fakat resimler yazinin devaminda yer almaktadir. Lütfen özürlerimizi kabul ediniz... CumaBriç Editörü

Uy anamlar.. Kuzu eti kuzu eti olalı...
Boyle tandır görmedi..















Sibel Hanim'in Aciklamalari

Bu pek komplo teorisine benzemiyor.



Sevgili arkadaslar,

Dun gece ogrendigim ve bana cok ilginc gelen bir hikayeyi sizlerle paylasmak istedim.

Dun gece SBS televizyon kanalinda (Avustralya'daki iki devlet televizyon kanalindan biri), Fransiz yapimi "Kill the Messenger" diye bir belgesel seyrettim. ABDde yasayan Turk asilli Sibel Edmonds adli bir kadinin basina gelenleri anlatiyordu. Belgesel Fransa'da Eylul 2006'da yapilmis. O sirada ben Istanbul'da idim ama Turkiye'ye hic yansimadi ya da ben duymadim.

Belgeselde anlatildigina gore, Sibel Hanim Azeri asilli ama Turkiye'de yasamis ve sonra ABD'ye goc etmis ve orda evlenmis bir Turk. Turkce, Acemce ve Ingilizceyi cok iyi konustugu icin FBI 'da cevirmen olarak is bulmasi zor olmuyor.

 
Copyright © 2013. CUMA BRIC FORUM - Bu sitede yayinlanan hikayeler kopyalanamaz ve baska bir yerde izinsiz basilamaz.