Geçmişteki
Kasım 2005 ve Haziran 2007 açılımlarından sonra şimdi de Nisan 2009'da,
yeniden sanal dünyanın 'Tıkla'malarına katkı sağlıyoruz.... CumaBriç'in
bu 3'ncü dalgası vatana ve millete hayırlı olsun..!
Ne mutlu CumaBriç üyelerine ve onları destekleyen hayranlarına..!
18 Nisan 2009 sabahının erken saatlerinde daha güneş doğmamışken Web
sitemiz kapısını tüm dünyaya açarak yeni bir ışığın kaynağı olarak
varlığını ortaya koymuştur.
O ışık, şiarımız olan "Akıl ve Gönül Birliği"'nin gücünden başka birşey
değildir.
Bu yeni sitemizle birlikte, Google aramalarında yeniden
varız, alışılmış adresimizin dışında yeni bir adresle bu vicdani
göreve soyunduk; www.cumabric.com... Elbette bize yakışan bir adres bu.
Oldu mu dot COM olacak aşağışı kurtarmaz. Aynen az ve öz, hem de keskin
ve ince... Karadelik gibi valla... Yanina yaklaşip da tıklayanı hemen
girdabına alan bir site bu... Bir kere tıkladın mı, kurtulamazsın...
Bütün hikayeleri okumak için kendini bir odaya kapatırsın. Zaman içinde
hoş bir yolculuğa çıkarsın, içinde huzur ve rahatlık oluşur... Bilge'lik
kazanırsın. Biz de bunu bildiğimiz için elimizdeki imkanlari ortaya
döküyoruz ve 'Ya Bismillah' diyerek sosyal bir
hizmeti huzurunuza getiriyoruz.
Sitemiz hizmetlerine aynen kaldığı yerden devam etmektedir.
Sitemizdeki hikayeleri okuyun ve aydınlanın...
Ufkunuz açılsın... Briç'e olan ilginiz artsın, öğrenin, oynayın,
oynatın... Hatta kapı kapı dolaşıp, naylon torbalar içinde Bric kağıdı
desteleri dağıtın. Kömür torbasını alan vatandaş eminim onu da
alacaktır. Sıcak odada Briç oynamak ona daha zevkli gelecektir. Brıc
kluplerine yeni üyeler de yazın... Bu arada, yazdığımız hikayelerin
özünü ve ruhunu doğru kavrayin... Böylece, gunluk kargaşa içinde
sıradan gibi görünen
politik, ekonomik, sosyal, içtimai, milli ve gayri-milli, ciddi ve
gayri-ciddi olay ve husumetlerin arkasinda yatan nedenleri bir bir bulup
ortaya çıkarın. Bunun verdigi rahatlikla da bi cigara yakın, hatta bir
şarap da açın, bir yandan şarabınızı yudumlayin bir yandan da sitemize
tıklamaya devam edin... Hikayeler bizde her konuya dokunur, bundan
kişiler de bir şekilde nasibini alir, hemen her toplantımızda olduğu
üzere karşı görüşler çatışır, eninde sonunda da doğru olanda karar
kılınır.
Günler, aylar, yıllar geçti ve bir başka Briç gecemizin daha
hatıralarını kaleme almak ve tüm dünyaya aksettirmek tekrar bendenize
nasip oldu. Laf aramizda, böyle gidersek, bu işin duayeni olmak da
gayet olasi bir durum. Onu da bilin yani...
Ben Farukgiller'in konağına vardığımda, tesadüfen diğer
elemanlarımız da birkaç saniye önce zaten konağa varmışlar ve
arabalarından inmek üzereydiler. Onları ezmeden aradan sıyrılıp arabamı
parkettim. Merhabalaştık, tokalaştık, hal hatır sorduk, dişarıdaki
masanın etrafina doluştuk, şarapları açtık, açılanları bardaklara servis
yaptık, 'Bu iyidir, iyi" diye sıfatlandırılan şaraplardan mutlaka bir
kadeh almaya çaliştik. Sergiden karpuz seçer gibi, sigara tepsisinden
sigara seçenlerimiz, mutluluk ifadeleri ile sigaralarini tüttürdüler...
Muhabbet fena halde Ergenekon davasında 12.nci dalga ve ardından gelen
artçı dalgaların toplumda bıraktıgı izler üzerine yoğunlaşır gibi
olürken, otoriter bir ses "Hadi beyler, kağıtlari çekelim" dedi, bir
kıpırdanma başladı içeriye doğru, bu arada sayın konsolosumuz da avdet
etmişti, makamına layık şekilde, ağır ve ağır masaya yanaşıp bir kağıt
çekti, "Iyi güzel, gayet iyi" dedi... Bazilari Tonguç'un çok ballı
adam olduğunu ve kimle oynarsa oynasın Tonguç'un hediyesinin 20 puandan
aşağı olmayacagını dile getirdi. Ben ve Ekrem ortak düştük, biraz suskun
kaldık. Ama iki Fenerbahce'li olarak, geleceğe umutla baktık, ve de
yılların ezeli rakiplerine karşı itidali elden bırakmadan oyunumuzu
oynamayı sürdürdük. Kötü başladık ama iyi bitirdik. Cok goller kaçırdık,
ya da ben kaçırdım ama Ekrem kaçırmış gibi göründü, ne bileyim, bazen
de bunun tam tersi oldu.
Birbirimizin paslarını iyi değerlendiremedikse de sonuca varmakda
maharetliydik. Ben el çaka, yer çaka üstadı olarak bilinirken
artik o ıslerden uzak düstüğümü farkettim, hatta bizim konsolos bey bu
konuda serzenişte bulundu ve sen bizim toplantılara
biraz daha sık gel, formunu yitiriyorsun dedi... Ben de abi daha sık
gelirsem CumaBriç'e, benim burda yatıp kalkmam gerekir, daha ne olsun
dedim... Söylediklerini kulağıma küpe ettim, gerçi benim el çaka, yer
çaka oyununu akil edemeyişimi içtiğim şaraplara ve etraftaki gürültü
kirlenmesine dayandırıyordum fakat, benim de gürültüm vardı, ben de
oynayanları seyrederken gürültü çıkarıyordum. Boşuna tantana etmedim,
lafi gevelemeye gerek bırakmadan, yapılan eleştirileri kabullendim.
Neyse, bizim oyunlar sonuna doğru iyi sonuç verdi.. Demekki
dedik, kağıt gelince oyunun hakkını verebiliyoruz dedik. Rakipler
yerlerde süründükçe, biz huşuya erdik... Mehmet ve Erden'in
suratlarından düşen bin parcaydı, ama Allah'tan yıkayacakları bulaşık
ancak iki üç bardaktı.
Bu ikili hiç beklemedikleri bir hezimet ile listenin dibine düsmüşlerdi.
Erden'e o gece kağıtlar küsmüştü, eli ancak sıfır puan toplayabiliyordu
Oyun oynamaya kalksalar kontur yıyorlardi, beterin beterine doğru kader
onları sürüklüyordu, korkunun ecele faydası yok deyip Erden kolları
sıvadı, Mehmet galiba içerde televizyon seyretti. Kimimiz neşeden,
kimimiz sinirden hırsımızı üzümlerden çıkardık, üzümler de herbiri ceviz
kadar olacak şekilde hormonlanmışlardı, kıpkırmızı olmalarına rağmen,
taş gibi sağlamlardı üzüm mü yiyoruz yoksa erik mi onu da anlayabilmiş
değidik, ama işte birşeyler yemenin de keyfiyle oyunları seyre koyulduk.
Sayın konsolosumuz, olayı iyice ağırdan alıyordu. Oynarken, önce
gerekli istişareleri etrafi ile yapıp, sonra kararları yürürlüğe
koyuyordu, işin envanterini de iyi çıkarıyordu. Bir, iki, üç.... dur bi
dakika baştan yapalım... Bir, iki, üç, dört, beş, altı.... diye sayıp,
dört el daha
alabilecek güçte kağıta sahip olduğunu bilerek rahata eriyordu...
Sonra, uzun... uzun.... düşünüyordu.... O düşünürken, uzaktan bir polis
arabası duyuldu ve sonra evin yanından geçti gitti....
Galiba Buddy iki kere Faruk'a, bir kere de bana gelip, arzu ettigi
sevgiyi almıştı...
Sayın konsolosumuz sayıyordu... Bir, iki, üç..... evet, dörrtt, beşşşş,
altı.... "Tamam oyun çıktı da, ben ne kadar fazla el alırım
diye sayıyorum" dedi.. biraz daha düşündü... çay içenler çaylarini
tazeledi... Mehmet uykuya geçmisti galiba...ve Turgut duşünmesini
bitirdi... "Gelecek oyunu da biz oynayalim, siradan gitmeye lüzum yok,
benim erken ayrilmam lazım" dedi. Böyle diyerek herkesi dayak yemişe
çevirdi... Erden geç saatde bulaşık yıkamanın doğuracağı sağlıksız
duruma çözüm buldu, şimdiden kolları sıvayıp bulaşığı bitirmeye
girişti... Oyunlarin Star'i kimdi tam çıkaramadım, olsa olsa ballı
Tonguç olur dedim, ama Ibrahim'in
oyunculuğunu da gördük, bir tirefliye, 4 diye cevap verebiliyordu ve
klasını gösteriyordu, hatta 5 karo falan çıkarak zonlarına zonlar
ekliyordu... Kısa pantolonuyla afacan çocuk misali masaya kozlarını
çakıyordu... çaktı da çaktı.. önüne geleni ufaladı.
Oyunlarin arasında ve sonrasında politika konuşuldu... Bu
bilmemkaçıncı Ergenekon dalgalarının aslında arka planda yapılan büyük
bir hesaplaşmanın sadece görünen kısmı olduğu, gerçekte ise hepsinin
paraya ve mali güce dayalı bir çıkarlar çekişmesinin uzantısı olduğu
kuşkusu dile getirildi.
Darbe taraflısı grub birbirlerine pası yanliş atmanın ceremesini
çekiyor dedik. Top artık karşı tarafa geçti bir kere ve tam saha pres
uyguluyorlar saptamasında bulunduk. O top da nasıl karşı tarafa geçti,
belli değildi, hatta bu UFO'larin bile işi olabilirdi... Bulunan
günlükler mi bu işi tetikledi, yoksa Hilmi Özkök paşa mı bildiklerini
teker teker açıkladı..? Burası biraz muammalıydı... Neresinden baksan
ortada bir bilgi toplama telaşı vardı.. Dedikki; henüz hükümeti
sevindiren güçlü bir koz yok, Ergenekon davasında kullanabilmek için. O
halde, dalgaların da arkasi gelir, bu pilav daha çok su kaldırır...
Bu arada, yargının ve hukukun delindiğini, suçluluğu
ispatlanmadan insanlarin taciz edildiğini söyleyenlerimiz oldu. Buna
cevap şöyleydi: Her ne kadar gözaltina alınanların, emniyete
götürülenlerin bir kısmı daha sonra serbest bırakılıyorsa da darbe
çalışmalarını destekleyenlerin yargılanması darbe olduğu zaman
yapılamayacağına göre, darbe olmadan, darbeye niyetlenenlerin hesabının
şimdi alınması gerekir. En ufak bir kuşku duyuş, emniyetin hemen
kişileri tutuklaması ile sonuç buluyor.
Yani bakalım bu iş nereye kadar varacak... ÇYDD'ye yapılan baskınlarla
bu işin artik cılkının çıktığını ve hükümetin baskısının
alenen faşist bir baskıya dönüştüğünü de iddia ettik. Bu tür konuları en
iyi işleyen gazeteci-yazar'ın Serdar Turgut olduğunu da vurguladık.
Serdar bey çok güzel yazıyordu, doğruları yazıyordu, her iyi niyetli
insanın içinde hissetiği kaygıları dile getiriyordu.. Mehmet Altan'a
dair yazdığı yazı, alkış topladı. Serdar Turgut gibi
gazeteci-yazar'larin medyada bulunmasının gerek ve faydaları üzerine
konuştuk.
öyle böyle, vakit iyice geç olmuştu, yedigimiz "Jupiter size"
kestaneler de uykumuzu iyice getirmişti.. Mangal'in ateşi sönmek
üzereydi.. Buddy artik bize yüz vermiyordu... Kendi işleriyle
oyalanıyordu...
Herkese veda ettik ve geceyi bitirdik.
Gelecek sefere kadar, kalın sağlıcakla.
CumaBriç Editörü
GECEDEN KESITLER
Bu ates "Gulu Gulu" dansi icin degildir... Onu da bilin yani
Halim hoca coktan titreyip kendine gelmis... Digerlerimiz de en kisa surede insallah..!
Durun biraz..! Elimize biraz sayi gelmis, hakkini verelim.
Birader.. Biz kestane kebap istemiştik, kömür taşı değil..!
Ibrahim, birazdan gobegini de kasiyabilir... Kamera hazir mi acaba..?
O maşayla kestane mi tutulur..? O yuzden yandi kömür oldu kestaneler zaten..!
Yok... şaka dedim şaka... Kestaneler gayet iyi pişmişti.. Elinize sağlik beyler...
Bizim Briç'çiler toplu halde...
On Planda, solda, geriye dogru yaslanip, sirtini duvara veren
sayin Queensland Konsolosumuz Turgut bey.
Haklsınız efendim... Gelecek sefere insallah
el çaka, yer çakanın hakkını vereceğiz, efendim..
Iyi çaylar olsun efendim.. Saygılar... hürmetler...
Tonguc'un bu fotografini çekenin niyetinin ne olduğunu anlayabilmiş değilim..!
Artik yorum size ait.
Hey bee... Islami burjuvaziden once davranip, bu teknolojiyi ilk kullanan biz olduk. Gururluyuz..!
|
0 comments:
Post a Comment