Merhabalar... Bayraminiz Kutlu Olsun!
Pardon Abi... Siz hic VAN'a gitmis miydiniz acaba...?!
Bu
yaziya baslamak kolay olmayacak, cunku bric tarihimizdeki en uzun
geceyi gecirdik, sonunda uykusuz kalip, halsiz dusmenin getirdigi
beyinsel kapasitesizlikle aklima gelenlerden hangilerinin yasadigim
realiteyi hangilerinin de gordugum ruyalari yansittigini ayirt edemez
oldum. Kafamin ici karinca yuvasi gibi, feci halde binlerce igneler
batiyor, birtakim "enstanteneler" gozlerimin onunde bir belirip bir
kayboluyorlar, hangisini neresinden yakalayabilirim diye de caba
sarfediyorum. Hayir, gerci, bilenler bilir... ben taa 1,5 yasimda olan
olaylari aynen film seridi gibi gozlerimde hala yasayabiliyorum Allah'a
sukur o konuda gayet guclu bir hafizaya sahibimdir, fakat artik yas
ilerliyor, olaylari hatirlama becerim de torpulenip duruyor tabiiki.
Bundan sonra iyisi mi ben kendime bir not defteri alarak Bric
toplantilarina avdet edeyim, Bir oynayalim bir kaydedeyim, bir konusalim
iki ciziktireyim, oyle boyle, ertesi gun olaylari aynen gercek
ciplakligi ile bu sutunlara da yansitmis olayim.
Efendim, Ne demis Devlet-i Muazzam'in sultani Kanuni Sultan Suleyman: "Halk icinde muteber bir nesne yok devlet gibi... Olmaya devlet cihanda bir nefes sihhat gibi...". Her isin basi sihhat, afiyet. Her ne yasda olursan ol, sihhatin sana verecegi ic huzuru yasamdan zevk almani da guclendirir.
Neden mi bunlardan bahsediyorum, buyrun izah edeyim, sayin kardesim.
Simdi
biz aynen gruplar halinde FarukGiller konagina vardik, Tabii bayramin
da ikinci gunuydu, gerci email ile birbirimizin bayramlarini
kutlamistik.. ama olsun, Turk'un hasletlerinden biri de gonullerde
birlikdir sizin de malumunuz uzere... Biz de aynen teker teker
tokalastik, bayramlasip, kucaklastik, acaba unuttugumuz biri var mi
diye etrafa bakindik, gerci bir iki arkadasimiz gelmemisti onlarin da
bayramlarini giyabinda kutladik, hal hatir sorduk, lokumlardan
atistirdik.
Gelmeyen Guven'di cok olmayacak bir durumda belinden fena halde
kasilmisti ve yataklara dusmustu, "vah vah" cektik, tabii herkes bilir
benim bel agrilarindan neler cektigimi yillarca, bu konudaki bilgimle
basladim ortaliga ders vermeye, hatta dedimki, arabada oturdugunuz
durumda kitap okumak bile bel agrilari icin hazir bir nedendir...
boylece nasihatimi de cektim, simdi siz okudunuz, siz de ogrendiniz,
kendi kendinizin doktoru olun, isi sakaya vurmayin... Aynen dikkate alin
ve geregini yapin, sakin haaa vucudunuzu egri bugru pozisyonlara
koymayin...
Sonra Ekrem dediki Agbi bu kramplar neyin nesidir, gecenin
ortasinda ayaklardan bir basliyor kaslarimi bicak gibi desip, uykumdan
uyandiriyor dedi... Bende Allah sizi inandirsin kramplarin bini bir
paradir, kramplarin birinciligini kimseye kaptirmam. bu konuda sampiyon
oldugumdan o konuda da uzun bir konferans cektim, Ekrem'e benim kramplar
senin kramplari dover dedim... Ayrica kramplarin nedenleri konusunda
bir dolu yorumlar yapildi, yok kalsiyum eksikligi dendi, yok efendim
kalsiyum degil potasyum dendi, yorgunluk, kandaki maddelerin azligi
coklugu dendi, mineral eksikliginden bahsedildi, sunlar bunlar derken,
diz kapaklarindaki agrilara sira geldi, teker teker dizlerimizden
bahsettik.
iste oyle oyle vucudumuzun her bir organina dogru siradan bir
gecis yapmaya basladik, kemiksi bolgelerin listesi bittikten sonra
kaslara gectik oradan da ve hem kas hem salgi bezi ozelligi gosteren
organlarin ne lanet rahatsizliklar verdigini siraladik. Bazilarimiz bu
rahatsizliklari digerlerimizden daha iyi biliyordu... Onlarin
anlattiklarini digerlerimiz dikkatle masanin etrafinda anlatilanlara
odaklanmis sekilde dinliyorduk ve bu halimiz ile ortaya sanki ronesans
klasigi yagli boya tablolarda gorulebilecek gizemli bir goruntu
sunuyorduk. Sonra baktik zaman ilerlemis, daha bismillah demeden icimize
darallar gelmis, icimizi ferahlatmak icin yeni konu arayisina basladik,
gordukki kartlarin cekilmesi sirasi gelmis geciyor, teker teker
kartlarimizi cektik, toplam sekiz kisi oldugumuzdan herbiri ikiserli
olmak uzere dort takimi cikarmis olduk.
Bazi oyunlar uzun surdu, birinci oyun da bunlardan biriydi, bir
yandan Bayram lokumlarini yerken diger taraftan bol puanli
deklerasyonlar yapildi. Deklerasyonlara karismalar hem oldu hem olmadi,
karisilsa bile fazla ciddiye alinmadi, karisilmasa neredeyse icinde
tutmaktan patlayacak hale gelenlerimiz vardi, bunlar ya sabir cekip,
ortalikta tur attilar, bir iki lokup atistirip, tekrar masaya
yanastilar, sonra zonlar baglandi, iki cikacakken bir batildi,
nasihatler verildi, nasihatler alindi, yeni eller dagitildi, puanlar
bazilarimiza geldikce geliyordu, bazilarimiz ise puansizliktan yerlerde
surunuyordu, yapacak birseyleri olmadiklarindan, sigara ve tuvalet
molasi veriyorlardi, siselerdeki saraplarin hangisinin ne kadar bozulmus
oldugu da konusuldu, kimimiz ellrindeki kozlari masaya hisimla
cakarken, onlarin keskin sesine Tonguc'un buzdolabindan buzlu su alirken
cikarttigi tangur tungur (dusen buzu ayri koy agbi..) sesler
karisiyordu... Bir ara herkes icerde oldugundan metrekareye alti kisi
duser olmustu, ben oyunlarin birinde yerin alir kagidini harcadigim icin
uc batar olmustum galiba karsi tarafa dort yuz yazdirdim, Allah'tan
bayram gecesi oldugundan fazla hirpalanmadim, Fakat Halim'in Bridge
(Bric) yani kopru nasil kurulur bu konudaki derslerine katildim, yani
eldeki kartlarla yerdeki kartlarin nasil bir kopru olusturarak birbirine
gecis saglayacaklarini tartistik, kopru kurulamazsa ortaya cikacak
yarikdan tepe taklak nasil yuvarlanacagimizi bir bir anlatti Halim, onun
icin kopru kavraminin onemi zihinlerde iyice yer etmisdi. sonraki
oyunlarda biraz acisini cikardik yapilan hatalarin ama, karsi ekipler de
gucluydu, onlar da kendilerince tarih yazmaya devam ediyorlardi. Hatta
Tonguc-Mehmet ekibi bric usulu konusmayi birakip ansiklopedik diller ile
deklere etmeye baslamislardi, Tonguc sordu Mehmet'e sende kac As var
diye, karsilik aldi hic yok diye, galiba Celal ayni anda mudahale etti
isin Bric'cesini soyledi, Tonguc devam etti peki kac Papaz var diye
sordu, Galiba cevap 3 papazdi. Yani kafadan yedi alirlari vardi, Tonguc
puan sormaya devam edecekti ama bu duruma el konuldu, tutanaklar
hazirlandi, bilir kisiler rapor yazdi ve oyunun kurallari icinde
oynanmasi saglanmis oldu. Mehmet'e puan gele gele baskaslarina gitmez
olmustu. Mehmet artik puan enflasyonuna tutuldugundan yirmi bes puani
bile bir sanzatu olarak gecistirmeye kalkti, bu durum elbette savciliga
suc duyurusunda bulunmak icin ideal bir sebep olusturdu, tekrar
tutanaklar tutuldu, Crime Scene Investigation (CSI) ekibi fotograflar
cekerek forensik arastirma yapti delil topladi, Mehmet sucunu itiraf
etti (pleaded guilty), Ibrahim iste buna sapka cikarilir der gibi bir
harekete giristi ama nedense sapka kafasina iyice yapistigindan birturlu
cikmak bilmedi. Mehmetin bir sanzatusu nasil oynandi bende o anda film
koptugundan ne soylesem yalan olur, iste boyle birdolu puanla bir dolu
el yapildi, puanlar baskalarina gitmediginden oyun almaya devam
ettiler, bir Mehmet cikti bir de Tonguc, sirayla al gulum ver gulum
butun oyunlarini bitirdiler.
Gecenin ilerleyen saatlerinde bizlere geldi oyun sirasi tekrar.
Halim herkesi sasirtan bir deklere belirtme dersi verdi, elinde iki
sanzatu acacak puani varken bir tirefli belirtti, amaci benim elimde hic
olmazsa alti puan kadar var mi diye yoklamakti, Yani ben ona bir
sanzatu diye cevap verseydim Halim aninda uc sanzatuyu bindirecekti, yok
eger dogrudan bir sanzatu falan deseydi benim elimdeki puanlar
belirtilmeden kaybolup gidecek ve toplam puani goremeyecekti. Bu deklere
konusu buyuk bir tartisma yaratti, Celal once karsi ciktiysa da sonra
guclu mantik karsisinda sustu, kabullendi, Ibrahim sapkasindan aldigi
gucle karsi koymaya devam etti, Ibrahim her ne sart altinda olursa olsun
kartlarin ve elin hakkini vererek oyun oynardi, Ilerleyen saatlerde en
az bir yarim saat de bu deklere konusuna ayrilmis oldu, Sonraki oyunda
baktikki Ibrahim karsi ciktigi o mantigi kendisi uygular duruma
girmisti. Bu rum da aninda tutanaklara gecti.
Celal ben oynarken benim elim hakkinda isteyen istedigini
soyleyebilir hic alinmam, hic de aldiris etmem dedi, halbuki kenardan
oyunlar hakkinda fetva vermek ayri, oyunun icinde bulunmak ayri
seylerdi... Hatta bu durumda Celal bile olsa soz konusu kural istisna
tasimazdi. Sira Celal-Faruk ekibinin oyunlarina gelmisti. Celal buyuk
bir hisimla masada yerini aldi, "ben simdi size oyun nasil oynanir
gosteririm" der gibi bir body-language sergiledi. Deklere yapti, koz
belirtti, oyununa basladi, iki el dondukten sonra ortaya atmamasi
gereken bir kart atti ve bu karsilarinda oynayan bizim ekibe bir guzel
yaradi, Olay bir bucuk saniyede oldu ve bitti, Celal attigi kagidin
yanlisligini farkedip geriye cekebilmeye firsat bulamadan, Halim tekir
kedi gibi oyle bir pence uzandi ki, Celal gorduklerine inanamadi..!
Yerdeki kartlar coktan Halim'in istifledigi kartlarin yaninda yerini
almisti, Galiba ayni anda Halim "Bu Biyen" dedi ve aynen yangina korukle
gitti, Celal'in itiraz etme durumlari aninda etraftakilerin
homurtularina boguldu. Ben o anda film seridi gibi olaylari monitor
ettigimden "Cuutt" diye bagirdim.. Faul yapan fulbolcuya sari kart
gosteren hakemler gibi yavas yavas masanin karsi tarafindan Celal'e
dogru yaklastim: "Lutfen,,, Oyunun ciddiyeti konusunda biraz daha itina
gosterirsek iyi olur" dedim, Bunun sonrasinda Halim'le ben 'high five'
cak ettik, etrafdakiler de 'yaz bunu gelecek sayida' diye tempo
tutuyordu... Celal'e gulme komsuna gelir basina dendi, onemli olan
kenardan ahkam kesmek degil, oyunun oynandigi andir dendi. Gerci kimse
Celal'in oyun kurma kabiliyetine birsey demiyordu (Hasaaaa, Hummee
Haasaaaa..!) ama iste boyle durumlar da olabiliyordu, usta bile olsan,
yapilan hatalar vardi. ister istemez oyun kaybina yol aciyordu. Neyse
sonra Celal bunlarin acisini cikardi ve guzel oyunlarini sergilemeye
devam etti.
Oyunlar haricinde neler konusuldu neler tartisildi, onlardan da
bahsedeyim. Gecenin ana tartisma konusu Belcika'nin Fehriye Erdal
hakkinda aldigi yargilamama karari oldu. Tabii bu bircoklarimizda tepki
yaratti, Belcika resmen Turkiye'ye karsi asagilayici bir tutum
icindeydi, komik bir karar vardi ortada. Teroristin kullandigi silah'in
tam otomatik degil de yari-otomatik silah olarak kabul edilmesi
Fehriye'nin terorist olarak yargilanmasini engelliyordu, yani Fehriye
yaptiginin yaninda gule oynaya ortalikta saliniyordu. Belcika'dan
Turkiye'ye nanik gosteriyordu. Turkiye ise Belcika'yi sadece teror icin
ortak tavir almamakla suclayabiliyordu. bunun adi da "Buyuk Devlet
Politikasi izlemek" oluyordu. Anlayacaginiz, Boyyuk Turkiye'mizin kicina
bir tekme de Belcika vurmus oldu. Belcika denen ulke nedir ki be yavv,
ne eti vardir ne budu... Turkiye'nin o cok ovundugu 15-35 yas arasi 20
milyonluk nufusunun hepsi bir araya gelse Belcika'yi tukurukle
bogarlardi. Belki de bu zamanda en iyisi Israil gibi yapip en ufak bir
teror eylemine karsi uc misli karsilikla cevap verilmeliydi, cunku bu
dunyada ne yaparan yapanin yanina kar kaliyordu, Israil gibi bazi
devletler bunu devlet politakasina cevirmisti. Atalarimizin dedigi gibi,
ates dustugu yeri yakardi, digerleri de isin icine burunlarini soktu mu
is kontroldan cikar ve karsi duruma donusurdu. Israil bunu bildigi icin
kendi isini kimseye aldirmadan kendisi goruyordu. Simdi Belcika'nin bu
karariyla kimbilir kimler ayni karar icin siraya girecekti. Eline
tabancayi al, istedigin insanin beynini dagit, sonra Belcika'ya kapagi
at ve otomatik silah kullanmadigin icin terorist bile olmadan
yagilanmadan ortaliga gulucukler dagit. Bu ne bitmez tukenmez ofkeymis
ki uc yuz yil gecti dinmedi gitti, Almanlar yirmi senede yaptiklarini
unutturdular, Turkiye ise Avrupa kapilarina dayanisini Avrupa'ya 300 yil
gecse de halaa unutturamadi gitti.
Laf terorden acilmisken son gunlerde gazetelerde Avustralya'nin
hedef alindigi teror aciklamalarina sira geldi. Avustralya hukumetinin
aciklamasina gore ciddi teror saldirisi soz konusuymus, dedik ki buranin
da huzuru kacacak, bir tek terorsuz ulke Avustralya kalmisti, eger
teror buraya da sicrarsa dunyanin hali fena olur dedik. Genel gorus
Avustralya'da kalkin bu tur teror olaylarina karsi kendini daha iyi
hazirlamasi gerektigi yonundeydi. Hukumet terore karsi kampanyayi
artirmali diye dusunduk.
Saat sabahin 3'ne gelirken nihayet son oyunlari da bitirdik ve yavas yavas evlerimizin yolunu tutduk.
CumaBric Editoru
OYUNLARDAN "ENSTANTENELER"
TAKIMLAR Listesi
1. TAKIM: Tonguc - Mehmet
2. TAKIM: Halim - Turker
3. TAKIM: Erden - Ibrahim
4. TAKIM: Faruk - Celal
Ilk Oyundan bir kare, Ekrem Bric'i ogrenme pozisyonunu almis durumda
Oyun batiranlariniz bol olsun Agalar.. Kac batmistik bu oyunda..?
Mehmet'in B Major 25 Puan senfonisi basliyor, yerlerinizi alin lutfen..
Mehmet sakin sakin oyununu oynarken...
Aman Beyler rahatsiz olmayin, rica ederim... Oyununuza devam edin, ben bir kare alayim surdan yeter
Biz bu oyunda cocuklar gibi sendik, biz o gece Erden-Ibrahim ekibini +11 yendik.
Oh be... Hem cigara, Hem cay... Oyunu da baglamisiz.. Aksam serinligi de cikmis...
Sanirim Gozlukcunun davetini kabul edip, yeni gozlukler icin ismarlama yapsam iyi olacak
Sanirim Mehmet ve Tonguc grubumuzdaki en genc olanlarimiz
Ibrahim sessiz ve sakindir ama, kabiliyetleri Michael Moore' unkilerden daha fazladir
SKOR TABELASI
0 comments:
Post a Comment