Home » » 4 Kasim 2005 CumaBric Gecesi

4 Kasim 2005 CumaBric Gecesi

Merhabalar...  Bayraminiz Kutlu Olsun!

Pardon Abi...  Siz hic VAN'a gitmis miydiniz acaba...?!
 
Bu yaziya baslamak kolay olmayacak, cunku bric tarihimizdeki en uzun geceyi gecirdik, sonunda uykusuz kalip, halsiz dusmenin getirdigi beyinsel kapasitesizlikle aklima gelenlerden hangilerinin yasadigim realiteyi hangilerinin de gordugum ruyalari yansittigini ayirt edemez oldum. Kafamin ici karinca yuvasi gibi, feci halde binlerce igneler batiyor, birtakim "enstanteneler" gozlerimin onunde bir belirip bir kayboluyorlar, hangisini neresinden yakalayabilirim diye de caba sarfediyorum. Hayir, gerci, bilenler bilir... ben taa 1,5 yasimda olan olaylari aynen film seridi gibi gozlerimde hala yasayabiliyorum Allah'a sukur o konuda gayet guclu bir hafizaya sahibimdir, fakat artik yas ilerliyor, olaylari hatirlama becerim de torpulenip duruyor tabiiki. Bundan sonra iyisi mi ben kendime bir not defteri alarak Bric toplantilarina avdet edeyim, Bir oynayalim bir kaydedeyim, bir konusalim iki ciziktireyim, oyle boyle, ertesi gun olaylari aynen gercek ciplakligi ile bu sutunlara da yansitmis olayim.

Efendim, Ne demis Devlet-i Muazzam'in sultani Kanuni Sultan Suleyman: "Halk icinde muteber bir nesne yok devlet gibi... Olmaya devlet cihanda bir nefes sihhat gibi...". Her isin basi sihhat, afiyet. Her ne yasda olursan ol, sihhatin sana verecegi ic huzuru yasamdan zevk almani da guclendirir.
Neden mi bunlardan bahsediyorum, buyrun izah edeyim, sayin kardesim.

Simdi biz aynen gruplar halinde FarukGiller konagina vardik, Tabii bayramin da ikinci gunuydu, gerci email ile birbirimizin bayramlarini kutlamistik.. ama olsun, Turk'un hasletlerinden biri de gonullerde birlikdir sizin de malumunuz uzere... Biz de aynen teker teker tokalastik, bayramlasip, kucaklastik, acaba unuttugumuz biri var mi diye etrafa bakindik, gerci bir iki arkadasimiz gelmemisti onlarin da bayramlarini giyabinda kutladik, hal hatir sorduk, lokumlardan atistirdik.
Gelmeyen Guven'di cok olmayacak bir durumda belinden fena halde kasilmisti ve yataklara dusmustu, "vah vah" cektik, tabii herkes bilir benim bel agrilarindan neler cektigimi yillarca, bu konudaki bilgimle basladim ortaliga ders vermeye, hatta dedimki, arabada oturdugunuz durumda kitap okumak bile bel agrilari icin hazir bir nedendir... boylece nasihatimi de cektim, simdi siz okudunuz, siz de ogrendiniz, kendi kendinizin doktoru olun, isi sakaya vurmayin... Aynen dikkate alin ve geregini yapin, sakin haaa vucudunuzu egri bugru pozisyonlara koymayin...
Sonra Ekrem dediki Agbi bu kramplar neyin nesidir, gecenin ortasinda ayaklardan bir basliyor kaslarimi bicak gibi desip, uykumdan uyandiriyor dedi... Bende Allah sizi inandirsin kramplarin bini bir paradir, kramplarin birinciligini kimseye kaptirmam. bu konuda sampiyon oldugumdan o konuda da uzun bir konferans cektim, Ekrem'e benim kramplar senin kramplari dover dedim... Ayrica kramplarin nedenleri konusunda bir dolu yorumlar yapildi, yok kalsiyum eksikligi dendi, yok efendim kalsiyum degil potasyum dendi, yorgunluk, kandaki maddelerin azligi coklugu dendi, mineral eksikliginden bahsedildi, sunlar bunlar derken, diz kapaklarindaki agrilara sira geldi, teker teker dizlerimizden bahsettik.
iste oyle oyle vucudumuzun her bir organina dogru siradan bir gecis yapmaya basladik, kemiksi bolgelerin listesi bittikten sonra kaslara gectik oradan da ve hem kas hem salgi bezi ozelligi gosteren organlarin ne lanet rahatsizliklar verdigini siraladik. Bazilarimiz bu rahatsizliklari digerlerimizden daha iyi biliyordu... Onlarin anlattiklarini digerlerimiz dikkatle masanin etrafinda anlatilanlara odaklanmis sekilde dinliyorduk ve bu halimiz ile ortaya sanki ronesans klasigi yagli boya tablolarda gorulebilecek gizemli bir goruntu sunuyorduk. Sonra baktik zaman ilerlemis, daha bismillah demeden icimize darallar gelmis, icimizi ferahlatmak icin yeni konu arayisina basladik, gordukki kartlarin cekilmesi sirasi gelmis geciyor, teker teker kartlarimizi cektik, toplam sekiz kisi oldugumuzdan herbiri ikiserli olmak uzere dort takimi cikarmis olduk.
Bazi oyunlar uzun surdu, birinci oyun da bunlardan biriydi, bir yandan Bayram lokumlarini yerken diger taraftan bol puanli deklerasyonlar yapildi. Deklerasyonlara karismalar hem oldu hem olmadi, karisilsa bile fazla ciddiye alinmadi, karisilmasa neredeyse icinde tutmaktan patlayacak hale gelenlerimiz vardi, bunlar ya sabir cekip, ortalikta tur attilar, bir iki lokup atistirip, tekrar masaya yanastilar, sonra zonlar baglandi, iki cikacakken bir batildi, nasihatler verildi, nasihatler alindi, yeni eller dagitildi, puanlar bazilarimiza geldikce geliyordu, bazilarimiz ise puansizliktan yerlerde surunuyordu, yapacak birseyleri olmadiklarindan, sigara ve tuvalet molasi veriyorlardi, siselerdeki saraplarin hangisinin ne kadar bozulmus oldugu da konusuldu, kimimiz ellrindeki kozlari masaya hisimla cakarken, onlarin keskin sesine Tonguc'un buzdolabindan buzlu su alirken cikarttigi tangur tungur (dusen buzu ayri koy agbi..) sesler karisiyordu... Bir ara herkes icerde oldugundan metrekareye alti kisi duser olmustu, ben oyunlarin birinde yerin alir kagidini harcadigim icin uc batar olmustum galiba karsi tarafa dort yuz yazdirdim, Allah'tan bayram gecesi oldugundan fazla hirpalanmadim, Fakat Halim'in Bridge (Bric) yani kopru nasil kurulur bu konudaki derslerine katildim, yani eldeki kartlarla yerdeki kartlarin nasil bir kopru olusturarak birbirine gecis saglayacaklarini tartistik, kopru kurulamazsa ortaya cikacak yarikdan tepe taklak nasil yuvarlanacagimizi bir bir anlatti Halim, onun icin kopru kavraminin onemi zihinlerde iyice yer etmisdi. sonraki oyunlarda biraz acisini cikardik yapilan hatalarin ama, karsi ekipler de gucluydu, onlar da kendilerince tarih yazmaya devam ediyorlardi. Hatta Tonguc-Mehmet ekibi bric usulu konusmayi birakip ansiklopedik diller ile deklere etmeye baslamislardi, Tonguc sordu Mehmet'e sende kac As var diye, karsilik aldi hic yok diye, galiba Celal ayni anda mudahale etti isin Bric'cesini soyledi, Tonguc devam etti peki kac Papaz var diye sordu, Galiba cevap 3 papazdi. Yani kafadan yedi alirlari vardi, Tonguc puan sormaya devam edecekti ama bu duruma el konuldu, tutanaklar hazirlandi, bilir kisiler rapor yazdi ve oyunun kurallari icinde oynanmasi saglanmis oldu. Mehmet'e puan gele gele baskaslarina gitmez olmustu. Mehmet artik puan enflasyonuna tutuldugundan yirmi bes puani bile bir sanzatu olarak gecistirmeye kalkti, bu durum elbette savciliga suc duyurusunda bulunmak icin ideal bir sebep olusturdu, tekrar tutanaklar tutuldu, Crime Scene Investigation (CSI) ekibi fotograflar cekerek forensik arastirma yapti delil topladi, Mehmet sucunu itiraf etti (pleaded guilty), Ibrahim iste buna sapka cikarilir der gibi bir harekete giristi ama nedense sapka kafasina iyice yapistigindan birturlu cikmak bilmedi. Mehmetin bir sanzatusu nasil oynandi bende o anda film koptugundan ne soylesem yalan olur, iste boyle birdolu puanla bir dolu el yapildi, puanlar baskalarina gitmediginden oyun almaya devam ettiler, bir Mehmet cikti bir de Tonguc, sirayla al gulum ver gulum butun oyunlarini bitirdiler.
Gecenin ilerleyen saatlerinde bizlere geldi oyun sirasi tekrar. Halim herkesi sasirtan bir deklere belirtme dersi verdi, elinde iki sanzatu acacak puani varken bir tirefli belirtti, amaci benim elimde hic olmazsa alti puan kadar var mi diye yoklamakti, Yani ben ona bir sanzatu diye cevap verseydim Halim aninda uc sanzatuyu bindirecekti, yok eger dogrudan bir sanzatu falan deseydi benim elimdeki puanlar belirtilmeden kaybolup gidecek ve toplam puani goremeyecekti. Bu deklere konusu buyuk bir tartisma yaratti, Celal once karsi ciktiysa da sonra guclu mantik karsisinda sustu, kabullendi, Ibrahim sapkasindan aldigi gucle karsi koymaya devam etti, Ibrahim her ne sart altinda olursa olsun kartlarin ve elin hakkini vererek oyun oynardi, Ilerleyen saatlerde en az bir yarim saat de bu deklere konusuna ayrilmis oldu, Sonraki oyunda baktikki Ibrahim karsi ciktigi o mantigi kendisi uygular duruma girmisti. Bu rum da aninda tutanaklara gecti.
Celal ben oynarken benim elim hakkinda isteyen istedigini soyleyebilir hic alinmam, hic de aldiris etmem dedi, halbuki kenardan oyunlar hakkinda fetva vermek ayri, oyunun icinde bulunmak ayri seylerdi... Hatta bu durumda Celal bile olsa soz konusu kural istisna tasimazdi. Sira Celal-Faruk ekibinin oyunlarina gelmisti. Celal buyuk bir hisimla masada yerini aldi, "ben simdi size oyun nasil oynanir gosteririm" der gibi bir body-language sergiledi. Deklere yapti, koz belirtti, oyununa basladi, iki el dondukten sonra ortaya atmamasi gereken bir kart atti ve bu karsilarinda oynayan bizim ekibe bir guzel yaradi, Olay bir bucuk saniyede oldu ve bitti, Celal attigi kagidin yanlisligini farkedip geriye cekebilmeye firsat bulamadan, Halim tekir kedi gibi oyle bir pence uzandi ki, Celal gorduklerine inanamadi..! Yerdeki kartlar coktan Halim'in istifledigi kartlarin yaninda yerini almisti, Galiba ayni anda Halim "Bu Biyen" dedi ve aynen yangina korukle gitti, Celal'in itiraz etme durumlari aninda etraftakilerin homurtularina boguldu. Ben o anda film seridi gibi olaylari monitor ettigimden "Cuutt" diye bagirdim.. Faul yapan fulbolcuya sari kart gosteren hakemler gibi yavas yavas masanin karsi tarafindan Celal'e dogru yaklastim: "Lutfen,,, Oyunun ciddiyeti konusunda biraz daha itina gosterirsek iyi olur" dedim, Bunun sonrasinda Halim'le ben 'high five' cak ettik, etrafdakiler de 'yaz bunu gelecek sayida' diye tempo tutuyordu... Celal'e gulme komsuna gelir basina dendi, onemli olan kenardan ahkam kesmek degil, oyunun oynandigi andir dendi. Gerci kimse Celal'in oyun kurma kabiliyetine birsey demiyordu (Hasaaaa, Hummee Haasaaaa..!) ama iste boyle durumlar da olabiliyordu, usta bile olsan, yapilan hatalar vardi. ister istemez oyun kaybina yol aciyordu. Neyse sonra Celal bunlarin acisini cikardi ve guzel oyunlarini sergilemeye devam etti.
Oyunlar haricinde neler konusuldu neler tartisildi, onlardan da bahsedeyim. Gecenin ana tartisma konusu Belcika'nin Fehriye Erdal hakkinda aldigi yargilamama karari oldu. Tabii bu bircoklarimizda tepki yaratti, Belcika resmen Turkiye'ye karsi asagilayici bir tutum icindeydi, komik bir karar vardi ortada. Teroristin kullandigi silah'in tam otomatik degil de yari-otomatik silah olarak kabul edilmesi Fehriye'nin terorist olarak yargilanmasini engelliyordu, yani Fehriye yaptiginin yaninda gule oynaya ortalikta saliniyordu. Belcika'dan Turkiye'ye nanik gosteriyordu. Turkiye ise Belcika'yi sadece teror icin ortak tavir almamakla suclayabiliyordu. bunun adi da "Buyuk Devlet Politikasi izlemek" oluyordu. Anlayacaginiz, Boyyuk Turkiye'mizin kicina bir tekme de Belcika vurmus oldu. Belcika denen ulke nedir ki be yavv, ne eti vardir ne budu... Turkiye'nin o cok ovundugu 15-35 yas arasi 20 milyonluk nufusunun hepsi bir araya gelse Belcika'yi tukurukle bogarlardi. Belki de bu zamanda en iyisi Israil gibi yapip en ufak bir teror eylemine karsi uc misli karsilikla cevap verilmeliydi, cunku bu dunyada ne yaparan yapanin yanina kar kaliyordu, Israil gibi bazi devletler bunu devlet politakasina cevirmisti. Atalarimizin dedigi gibi, ates dustugu yeri yakardi, digerleri de isin icine burunlarini soktu mu is kontroldan cikar ve karsi duruma donusurdu. Israil bunu bildigi icin kendi isini kimseye aldirmadan kendisi goruyordu. Simdi Belcika'nin bu karariyla kimbilir kimler ayni karar icin siraya girecekti. Eline tabancayi al, istedigin insanin beynini dagit, sonra Belcika'ya kapagi at ve otomatik silah kullanmadigin icin terorist bile olmadan yagilanmadan ortaliga gulucukler dagit. Bu ne bitmez tukenmez ofkeymis ki uc yuz yil gecti dinmedi gitti, Almanlar yirmi senede yaptiklarini unutturdular, Turkiye ise Avrupa kapilarina dayanisini Avrupa'ya 300 yil gecse de halaa unutturamadi gitti.
Laf terorden acilmisken son gunlerde gazetelerde Avustralya'nin hedef alindigi teror aciklamalarina sira geldi. Avustralya hukumetinin aciklamasina gore ciddi teror saldirisi soz konusuymus, dedik ki buranin da huzuru kacacak, bir tek terorsuz ulke Avustralya kalmisti, eger teror buraya da sicrarsa dunyanin hali fena olur dedik. Genel gorus Avustralya'da kalkin bu tur teror olaylarina karsi kendini daha iyi hazirlamasi gerektigi yonundeydi. Hukumet terore karsi kampanyayi artirmali diye dusunduk.
Saat sabahin 3'ne gelirken nihayet son oyunlari da bitirdik ve yavas yavas evlerimizin yolunu tutduk. 

CumaBric Editoru
 
OYUNLARDAN "ENSTANTENELER"
TAKIMLAR Listesi
1. TAKIM: Tonguc - Mehmet
2. TAKIM: Halim - Turker
3. TAKIM: Erden - Ibrahim
4. TAKIM: Faruk - Celal

 
Ilk Oyundan bir kare, Ekrem Bric'i ogrenme pozisyonunu almis durumda
















Oyun batiranlariniz bol olsun Agalar.. Kac batmistik bu oyunda..?















Mehmet'in B Major 25 Puan senfonisi basliyor, yerlerinizi alin lutfen..
















Mehmet sakin sakin oyununu oynarken...
















Aman Beyler rahatsiz olmayin, rica ederim... Oyununuza devam edin, ben bir kare alayim surdan yeter
















Biz bu oyunda cocuklar gibi sendik, biz o gece Erden-Ibrahim ekibini +11 yendik.
















Oh be... Hem cigara, Hem cay... Oyunu da baglamisiz.. Aksam serinligi de cikmis...
















Sanirim Gozlukcunun davetini kabul edip, yeni gozlukler icin ismarlama yapsam iyi olacak
















Sanirim Mehmet ve Tonguc grubumuzdaki en genc olanlarimiz



















Ibrahim sessiz ve sakindir ama, kabiliyetleri Michael Moore' unkilerden daha fazladir















SKOR TABELASI

0 comments:

Post a Comment

 
Copyright © 2013. CUMA BRIC FORUM - Bu sitede yayinlanan hikayeler kopyalanamaz ve baska bir yerde izinsiz basilamaz.