Halim 2005 yili Eylul ayinda Çin'e bir is seyahati yapmisti. Bu gezi ile
ilgili seyahat notlarini ilgiyle okuyacaginizi tahmin ediyoruz. Çin hizla
gelisen bir ulke ve iki milyara yaklasan nufusu ile ekonomik dev olma yolunda..
Ancak ekonomik kalkinma beraberinde bircok sosyal altust olusumu da getiriyor
ister istemez. Iste Halim'in Çin ile ilgili gozlemleri...
Çin Çarpti
Eylül ayinda is icabi iki haftaligina Çin’e gittik. 2004 yili basinda yine
Çin’de idim. Hemen hemen ayni yerleri dolastik. O zamandan bu zamana geçen
onsekiz ayda bile farkedilir degisikler gördüm. Herkes de ayni seyi söylüyor ama
ben tekrar edeyim: Çin büyük bir hizla geliyor gerilerden. Ekonomik gücü henüz
Amerika, Japonya, Avrupa’nin çok altinda ama gelisme hizi onlardan daha fazla.
Fazla süratten sarampole yuvarlanmazsa, yirmi birinci yüzyil Çin yuzyili olur
Gelecegi kestirmek müneccimlerin ya da onlarla yatip kalkanlarin isi. Çin’in
ileride gerçekten ne olacagini ben bilemem. Ama benim gibi öyle geçerken
bakanlar için bile Çin mucizesinin çeliskileri asikar.
Bence Çin’in önündeki en büyük tehlike kent ile köy arasindaki uçurum.
Kent-köy dedigim aslinda zengin ve yoksul bölgeler arasindaki esitsizlik. Bu
anlamda Çin bana sanki 1930-1945 Türkiye’sini andiriyormus gibi geliyor. Kentler
büyük bir hizla gelisiyor ama bunun ceremesini “milletin efendisi” köylüler
çekiyor. Türkiye’de bunun sonunda “demokrasi” geldi ve akabinde ne oldugu malum.
Çin su anda komünist artigi bir despotlukla köyden kente kaynak aktarimini ikame
ettirebiliyor. Ama çeliskiler artar ve demokrasiyi dayatirsa onlarin da basina
bir “demirkirat” parti gelir.
Bir baska gözlemim de su: kentlerin bütün sasaasina ragmen yine de özünde
köylü bir toplum. Bunun bir göstergesi insan hayatina verilen deger.
Burada bir parantez açmak istiyorum. “Köylü” arkadaslarim kizmasinlar ama ben
köylü toplumlarda insanlarin hayata daha az deger verdigine inanirim. Bu yüzden
köylü insan düsmanina karsi daha gaddar olur. Rahmetli büyükannem bana küçükken
anlatirdi Eskisehir’de Istiklal Harbi sirasinda geride kalip ele geçen Rum
askerlerine Eskisehir halkinin ne iskenceler yaptiklarini. Bilmem neresini
kesmekten baslayayim da gerisini siz anlayin. Ben dehset içinde kalirdim
dinlerken ki büyükannam akli basinda namazinda niyazinda mülayim bir hanimdi.
Simdinin kentlisinin genelde böyle davranacagina inanmiyorum. Parantezi
kapatiyorum.
Çin’de insan hayatinin degeri fazla degil. Üniversite’deki laboratuvarlardaki
saglik ve emniyet kurallarindan (ya da kuralsizliklarindan) anliyorsunuz olayi.
O adamsendecilik burada olsa bütün dekanlar bölüm baskanlari hapse girerdik
görevi ihmalden. Sordum söylediler: Çin’de her sene 500 bin insan ölüyormus isle
ilgili kaza ya da hastaliklardan ötürü. Nüfusa vurarsiniz bu hemen hemen her iki
binde bir kisi demek. Mesela bizim üniversite’de diyelim on bin insan çalisiyor.
Eger biz de Çin düzeyinde olsak her sene üniversitenin bes elemani is kazasindan
ölecek demek. Allah korusun.
Bu yazdiklarim Çin mucizesinin öbür tarafi. Ama benim dediklerime inanmayin.
Çin harika bir yer. Shanghai bana Istanbul’u animsatti. Resimler veriyorum eger
sayin Editörüm Türker Bey onaylarsa görürsünüz.
Yedigimiz içtigimize gelince o ayri bir konu. Sunu söylemekle yetineyim.
Avustralya’da Çin mutfagi diye loantalarda yediklerimiz hakiki Çin mutfaklarinin
çok kötü kopyalari. “Mutfaklar” diyorum çünkü her gittigimiz yerde yemekler ve
damak tadi daha degisik idi. Chongqing mutfagi Szechuan stili ve acili. Shanghai
kendine has daha ince damak tadi gerektiren tuzu acisi az. Changsa biraz köy
usulü. Guangzhou ise Hongkong’a yakin olmasi dolayisi ile daha çok Cantonese
mutfagina yakin ve biraz daha tatli.
Halim ve jim eski Shanghai pazarinda. Kapalicarsi gibi korumaya alinmis bir
mahalle
Yine Shanghai fakat Pudong yakasindayiz. Karsi taraf esas Shanghai
Pudong'a bakiyoruz. Yani, yukaridaki resimde bulundugumuz yere nehrin karsi
yakasindan bakinca bu manzarayi goruyorsunuz.
On bes sene oncesine kadar butun bu gordugunuz yerler pirinc tarlasi imis.
Guangzhou kentinde Pearl river boyunca gemi safasi yapiyoruz.
Halim
0 comments:
Post a Comment