Basrolu kim oynuyor..?
Bu
soruyu Tonguc bana son bir kac haftadir tekrar tekrar sormaktan
bikmadi. Benim bu soruya cevap verebilmem mumkun degildi. “Basrol”
demekle aramizdan birinin olumlu ya da olumsuz (ama daha ziyade alayci)
yanlariyla “desifre” edilmesini ima ediyordu. Halbuki ona anlatmaya
calistim; olaylarin gece icindeki akisi ister istemez bir ya da bir
kacimizi on plana cikaracak ve burada anlatilan konularin ana
“kahramani” yapacakti. Benim yaptigim ise sadece olaylari burada
komiklestirerek yansitmakti. Fakat Tonguc orali olmadi, bunlara “basrol”
sifatini koymayi daha uygun buldu. Kendince aldigi bir kararla
kendisini ilk sayimizin “basrol oyuncusu” ilan etmisti, simdi de
sirasini alacak birinin pesindeydi. Sanki sabirsizliktan uyku uyuyamamis
gibi bir hali vardi. Ona acidim kollarimi sivayip basrol oyuncusu
olacak birini bulmaya koyuldum. Saga baktim, sola baktim, oraya dondum,
buraya kostum, orada goremedim, burada bulur gibi olurken bosverdim, kul
hakki yemeyim dedim, sonra etrafimda bir tur attim, az gittim uz gittim
iki bardak cay ictim ustune bir de sarap actim. Iyi gorebilmek icin
gozluklerimi taktim, masada usulca yerimi aldim.
Oyunlar
basladi, kagitlarimi siralarken, hangi kozlarin soylendigini kacirdim,
sordugumda da ilk alayi yedim, sonra bunu bu sutunlara tasimanin
sorumluluguna davet edildim, kafam kahraman arama derdindeyken bir de
baktim ki cikacak oyunu iki batarla bitirdim, bu yenilgi ikinci alaya
sahne olurken, olayi aninda goruntuleyip, delil olarak kayitlara gectim,
fazla gerilmisimki duvarda asili telefonu dusurdum, Ekrem zincire
vurulmamin selametli olacagi fetva’sini verdi, digerleri ona “Alaadir,
Alaadir” deyu alkis tuttu. Ben ise, sanli ve unlu Fenerbahce Isleri
Bakani’nin bir Fenerbahce taraftari icin boyle fetva vermesini
“demokratik ilkelerimizle” bagdastiramadim. Sonraki oyunda elimde iki
adet Karo vardi, ama hayatinda hic Karo gormemis oyuncular gibi bu iki
karoyu bagrima bastim, ortagima uc karo dedim, Mehmet’i deliye
dondurdum, ama butun bunlari iyi hesaplanmis bir taktigin parcasi olarak
yapmak istemistim, hesap yanlis ciktigindan bu isin icinde bir dizayn
hatasi olabilecegini dusundum. Maalesef, bu firsati kacirmistim ama
sonra Allah yuzume gulmustu ve elime 7 adet Kalp vermisti, ne olduysa
elimde diken varmis gibi ben teker teker hepsini elimden cikarmistim,
boyle yapmakla da rakiplerin ekmegine yag surmustum, Onlar As’i
bastiginda ben artik uc batmistim, velhasil oyunun icine etmistim,
Mehmet suskundu ama cok seyler soyluyordu ya da sovup sayiyordu, Tonguc
benim Basrol’e nekadar yakistigimi haykiriyordu, ben de gittim aynaya
baktim, kendimde basrol oyuncularina has bir isilti gordum, sonra bu
isiltinin suurumu durduran bir beyin kanamasindan olabilecegine karar
verdim. Ama cocukluktan beri bize hep ogretmislerdi… Allah’tan umit
kesilmezdi… Ani bir sok ya da kaza beni tekrar hayata dondurebilirdi… O
an icin ben bende degildim. Ruh olmustum ve yukaridan kendimi masada
oynarken izliyordum. Bunu da icimdeki olgun karakterin ermislik
mertebesine yukselmesi olarak telakki ettim. Husuu ile titredim, ve bu
titremem beni tekrar vucuduma geri cektiginden ustumde agir bir yuk
hissettim, sonra skor tabelasina baktim, aslinda bu yukun skor
tabelasinin agirligi olabilecegine kanaat getirdim… Yapacak birsey
bulamadigimdan Kendimi saraba vurdum, sigara yaktim, disaridaki gruba
katildim. Onlar yeni kesfedilen “Power Turk” adli muzik kanalini
izliyorlardi. Bu Power neden oraya konmustu o da ayri bir yilan
hikayesiydi. Bugun Power kelimesi girdi ya yarin da Turk kelimesini
kaldirirlar sen sag ben selamet olurdu… Aslinda bu isin gidisati “bye
bye Turkce” kitabinda acik secik ifade edilmisti..
Disarida derin bir muhabbet yoktu. Nedense konu eski yillardan
acilmisti, cocukluk yillari ve okul hayati hakkindaydi. Cocuklugumuzun
korkulu gunleri hep ogretmenleri de kapsiyordu. Benim aklima sadist
denecek karakter tipi sergileyen bir iki ilkokul hocasi geldi. Hele o
kollariyla yuzunu ve kulaklarini ogretmenin dayak darbelerinden korumaya
calisan, o yillarda 9 yasindaki zavalli Nurettin’i acilarini icimde
hissederek andim.. Ogretmenin kan ter icinde dudaklarini isira isira
dakikalarca Nurettin’in kollarini acabilmek icin ne cabalar harcadigini
ve sonunda terini sogutmak icin kiravatini cozmek zorunda kaldigini ve
bir kaplumbaga becerisiyle yuzunu kollarinin icine saklayan Nurettin’in
sonunda ona nasil yenik dustugunu de gozlerimin onune getirdim. Her
turlu caresizlige icerledim. Butun bunlari masada oturanlara anlattim,
megersem herkesin benzer bir hikayesi varmis onlar da kendi anilarini
aktardilar birer birer, butun bunlara ragmen o sadist ruhlu ogretmenleri
degil de, ogretmen dayagini gunluk hayatin bir parcasi olarak goren
Anadolu ummet kulturunu asagiladik. Baktik ki bu is bir askerlik
hikayesine donuyor konuyu askerlige kaydirdik, Bolukte zorunlu olarak
bir kogusu paylasmak zorunda kaldigimiz diger askerlerin Aziz Nesin’lik
diyebilecegimiz komik hikayelerine el attik, sonra nisanciligimiz
uzerine ovguler yagdirdik, gece boylesine sakin sakin hikayelerle
giderken, benim siram geldi tekrar oyuna baslamak icin iceriye gectim,
fakat hala disarida konusulanlari duyabiliyordum, Ozal hikayesi gecen
hafta kaldigi yerden devam ediyordu, Halim Turkiye’ye Ozal’in cag
atlattigini “ben onu bunu dinlemem arkadas” havasi icinde dile
getiriyordu. Sonra benim aklima “Davulu Delen Jaguar” partisi geldi,
Ozal’a karsi kurulmus bir partiydi ve amblemleri parcalanmis davulun
icinden ziplayan bir sirk Jaguariydi. TV’de soz hakki bile almisti.
Secim konusmalarinda Ozal’in bateristlik yapan damadinin Jaguar oto
islerini nasil beceriyle yuruttugunu soyluyordu. Fakat sonunda “Ey
millet… Oyunuzu bize degil Dogru Yol’a verin, yanlislik yapmayin…”
diyerek konusmasini bitiren bir parti baskanlari vardi. Yani azizim,
kimilerine gore satafatli ve eglenceli yillardi Ozal’li yillar. Celal
Halim’in sundugu Tekzip’deki grafikten tatmin olmamisti, grafik Ozal’li
yillari gostermekten uzakti, 80’den 88’e koca bir zamandi. Bebek dunyaya
gelse 8 senede ilkokul ikide olacakti, eh Anasi Babasi parayi nasil
bulacakti orasi bir muammaydi… ama o yillar grafige nedense
yansimamisti.. Sonra baktim, disariya kulak vermeye devam edersem
basrol karakterimin Oscar kazanacagini anladim, bu ise bir son verdim.
Oldukca uzun bir gece oldu. Oyunlarin sonunda Faruk ve Guven’in
olusturdugu guclu takim buyuk bir galibiyet ilan etti. Disarida soguk
vardi fakat Turkiye meselelerini birakip “Davnandir” ve bolgesindeki
meselelere el atmistik ve artik sogugun etkisini hissetmiyorduk. Atesli
atesli tartisiyorduk. Endonezya’da gumrukten gecerken “boggie board”
kilifinin icinde 4 kilo eroinle yakalanan Shapelle Corby’nin suclu mu
sucsuz mu oldugunu konusuyorduk. Garip bir “case” olarak tarihe gecti
Corby davasi. Uzun tartismanin sonunda is geldi Corby’nin nasil olup
da cantanin icindeki 4 kilo fazla agirligi hissedemedigi sorusuna
takildi. Aldigimiz karar en iyisi Bali’ye hic gitmemekdi.
Artik gece saatin ikisi olmustu ve konu da tukenmisti. Arabalara atlayip evlerimize dogru yola koyulduk.
CumaBric Editoru
OYUNLARDAN "ENSTANTENELER"
TAKIMLAR Listesi
1. TAKIM: Faruk – Guven
2. TAKIM: Erden – Tonguc
3. TAKIM: Turker – Mehmet
4. TAKIM: Halim - Celal
Faruk sesini fazla yukseltmis olmali ki, fotografi cekenin odu patlamis, zangir zangir titriyor.
Ben bu sahneyi kacirmisim… neler olduguna dair yorumu da siz yapin artik…
Ayni sahnenin bir iki saniye sonrasindaki durum…..
Ekrem ilk defa milli olmaya hazirdi, Eline de balli mi balli bir el gelmisti.
Gel gorki o eli oynamak is....
Elin kalitesi Celal ve Halim’i sarhosa cevirmisti… Baslari fildir fildir donuyordu…
Celal gerekli emirleri Halim’e verdi… Halim de sak diye bir selam cakti ve hisimla oyunu bitirdi
SKOR TABELASI
0 comments:
Post a Comment